Beçinliler, Hicret' in 350 – 400 yıllarında (MS. 970 – 1020) Hazar-Azeri yörelerinden göç ederek, önce Bağdat çevresine yerleştiler. Burada İslamiyetin Sünni mezhebini benimsediler.
Bağdat çevresinde bir süre kaldılar. Sünni Şii çekişmesinden rahatsız oldular. Batıya doğru Akdeniz kıyısını izleyerek, Muğla ili Milas ilçesine bağlı Beçin köyüne geldiler.
Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla Bolat'da, beyliğini kuran Menteşe Beyin emrinde yeni göçmen olarak çalışmaya, kışları Beçin köyünde, yazları Nikfer kasabasının bugünkü yerinde oturmaya başladılar. Nikfer' in çevresinde ormandan açtıkları toprağı ektiler, biçtiler. Kış gelince de burada bir
bekçi bırakıp geri Beçin’e dönüyorlardı. 1403'de Timur'un Beçin yöresini almasıyla halk ilk kışı Nikfer' de geçirdi. Geri dönmediler. Ertesi yıllarda bu yöreye Beçin' den daha da gelenler oldu. Şeyhoğlu sanıyla anılan başkanları (asıl adı saptanamadı) bugünkü caminin olduğu yere ilk 'mescidi yaptırdı.
Üzerine kendi adını yazdırdı. Şimdiki cami şu anda bile İstanbul'da Şeyhoğlu Camii olarak kayıtlıdır.
Geçim kaynaklarının başında hayvancılık gelirdi. O nedenle giyim gereksinimlerini hayvanlarının yün, yapağı ve kıllarından sağlarlardı. Bunları yanlarında gezdirdikleri her yere kolayca kurulabilen tezgâhlarda dokurlardı. Şimdi bile kurulabilen kolan tezgâhları vardır. Yeniye değin bu kolanların kıldan olanlarını hayvanlarında, yünden olanlarını da kendilerinde
kullanmaktaydılar.
1521'de Kanuni Sultan Süleyman Rodos seferine giderken YORAN
yaylalarında üç gün dinlenir, Alman Boğazından geçerken Nikfer halkı kendisini karşılar. Dokudukları gömleklerden armağan ederler. Sefere gençlerden de katılanlar olur. Bunlar Rodos seferinden Nikfer' e geri dönerlerken Beçin' deki akrabalarının yanında kalırlar. Beçin ile Nikfer' de oturanlar arasındaki akrabalık bağı Tavas yöresinin Muğla'ya bağlılığı süresince devam eder. Osmanlı döneminde has tebaasını oluştururlar.
NÜFUS:
Beçin' den sonra başka yörelerden de Nikfer'e gelenler olmuştur. (İstanbul'dan Yarangüme'den, Medet’ten, Acıpayam'dan, Apa'dan, Horzum'dan, Beyköy'den, Tefenni'den, Gireniz'den...) Soyadı yasası çıkın¬caya değin herkesin nereden geldiği nüfus kütüğünde belliydi. Genellikle
geldikleri yerlerle anılırlardı. Yarangümelioğlu, Medetlioğlu, Hırkalıoğlu, Apalıoğlu, Beyköylüoğlu, Tefennioğlu gibi...
KASABANIN ADI:
Kabile Başkanı Şeyhoğlu bir kelimesi Farsça, bir kelimesi Arapça olan iki sözcüğü birleştirerek NİKFER adını vermiştir. Anlamda genişlik, söylemede kolaylık olan bu iki sözcüğü bir araya getirerek bu adı veren Şeyhoğlu, kültürünün genişliğini de kanıtlamıştır. Bu ad O'nun armağanıdır.
NİK: İyi, FER: Işık Nik Farsçadan, fer: Arapçadan gelmektedir. Kasabasının adı 1961 yılında KONAK alarak değiştirilmiştir. Bu sebeple Kasabamız halkı NİKFER isminden başka hiçbir ismi benimseyememiş onu tekrar alabilmenin heyecanını taşımaktadır.
SONRAKİ GELİŞMELER:
Kasabaya;
1919'da jandarma karakolu gelmiştir
1922'de ilkokul yapılmıştır.
1954'de belediyelik olunmuştur.
1961’de Konak Belediyesi İsmini Almıştır.
1964’te Büyük Konak Belediyesi İsmini Almıştır.
1967'de ortaokul açılmıştır.
1970'de tazyikli su ile elektrik gelmiştir.,
1975'de asfalt yol gelmiştir.
2005’te NİKFER Belediyesi İsmini Almıştır.